TURQCE CHAT

TURQCE OKEY SALONU

Tarayiciniz java desteklemiyor ya da engelliyor.

CİN ÇARPMASI

Cin Çarpması Nedir ve Cin Nasıl Çıkarılır?



Cin Çarpması Nedir ve Cin Nasıl Çıkarılır?

Cin ve şeytan çarpmasının bariz belirtisi, kişinin hareketlerinde gözle görülür bir bozulma ve rahat yürüyememesi gelir. Adımlarında ve konuşmalarında dengesizlik olur. Söyleyeceklerini birbirine bağlamada güçlük çeker. Sizlerinin arasında mantıklı bir anlam ilişkisi kuramaz.

Çarpılma, insanın yapmak istediği veya düşündüğü bir hususu sağlıklı bir şekilde idrak edememesidir. Bunların bazıları başka hastalıklarla benzer belirtiler gösterebileceği gibi bazıları da kendine özgü çok farklı belirtiler gösterir.



Cinlerin insanları çarparak sara nöbetine sokmaları çoğunlukla öfke ve cezalandırma gayesiyle olur. İnsanlardan bazıları cinlere eziyet edebilir veya cinler onların kasten eziyet ettiklerini düşünürler. Kişi farkında olmadan cinlerin üzerine küçük su dökebilir veya kaynar su boşaltabilir. Ya da farkında olmadan cini öldürebilir. Bu da bilmeden cinin bulunduğu yere ağır eşya koymak, taş koymak veya yüksekten düşmek gibi nedenlerle olur. Özellikle kırlarda deliklere tuvalet yapmamak, özellikle tuvalete, hamama ve benzeri yerlere girerken besmele çekmek, yılan, akrep, siyah kedi ve köpeğe zarar vermemek gerekir. Yılan, akrep, siyah kopek öldürülebilir ancak yaralı bırakılmamalıdır.



Büyüklerimiz, bu tür olayların yaşandığını bildikleri için çöplük kenarından geçerken, açığa tuvalet yaparken, sıcak kul ve sıcak su dökerken "Destur" denmesini hep tembih ederlerdi.



YAŞANMIŞ BİR ÖRNEK

Şeyh Ebu Bekir Cabir'in anlattığı yaşanmış bir olayda: Şadiye isminde bir ablam vardı. Çocukluğumuzda bir gün evin alt tarafından çatıya, ucunda sepet takılı iple eşya taşıyorduk. Sepeti yukarıya çekerken ablam da çekmek istedi fakat ağırlığına dayanamayıp çatıdan düştü. Düştüğü yerde bir cin bulunuyormuş. Cinin canı yanmış. Cin ablamdan intikam almaya başladı. Her hafta 2-3 kez uykuda geliyor ve onun boğazını sikiyordu. Zavallı ablam bu acıya dayanamayıp havalara zıplıyordu. Cin ancak ölü gibi nefessiz kaldığında bırakıyordu. Bir keresinde ablamın ağzından bu işkenceyi ablamın canını yaktığı için yaptığını söylüyordu. Cin sadece uykuda geliyordu. Yıllar geçiyor ve cin ablamın yakasını bir turlu bırakmıyordu. Zavallı ablam bu acıları yaşayarak 10 yıl sonra yine cinin boğazını daha fazla sıkmasıyla çırpınarak son nefesini verdi. Bu olayı bizzat gözlerimle görerek yaşadım.



CİNİN GELİŞİ NASIL ANLAŞILIR?

Cin eğer hastanın içinde ise su alametler zuhur eder:



1.Cin bağırmaya başlar, sızlanır, çığlık atar, acı çeker ve kişinin

ağzından konuşur.

2.Hasta sağa-sola sert bir şekilde bakmaya baslar ya da ellerini gözlerine kapatır. Bakışları donar yahut şiddetli bir şekilde açıp-kapar.

3.Vücudu titremeye başlar, sağa sola döner.

4.Hasta bayılır ve cin hastanın dilinden konuşur. Bazen de cin adını söyler.

CİNİN ÇIKIŞINDA GÖZETİLMESİ GEREKENLER NELERDİR?

Cin el veya ayak parmağından, ağızdan veya burundan çıkmalıdır. Göz, karın ve benzeri noktalardan çıkmasına izin verilmez. Bedenden çıkmadan önce "Esselamu Aleykum" demesi talep edilir. Hasta okunan ayetlerden etkilenir, sağa sola titrerse cinin hala bedende olduğu bilinmelidir.



CİN BEDENDEN ÇIKMAKTA DİRETİRSE NE YAPMALIDIR?

Ayetel Kursi, Yasin Suresi, Saffat Suresi, Duhan Suresi, Cin Suresi, Humeze Suresi, A'la Suresi, Kafirun Suresi, gibi cinleri rahatsız ettiği bilinen Kur'an Sureleri okunur.[1]



Kaynaklar

[1] www.zehirliok.com/cincilik

.............................................................................................................................................................
Cin Kelimesinin Manası




Cin Kelimesinin Manası

Cin kelimesi Arapça'dır. "Can" kelimesi ile ilgilidir. Semavi ve İlahi kitapların hepsinde de adından bahsedilmiş, sebep olduğu olaylar anlatılmıştır. Cinleri tanıyabilmek için önce "Cin" kelimesinin anlamı üzerinde durmak gerekiyor. Cin kelimesinin en belirgin manası, "örtülü" ve "gizli" demektir. Bu anlamına gelir. Terim olarak ise, duyularla idrak edilemeyen, insanlar gibi şuur ve iradeye sahip bulunan, ilahi emirlere uymakla yükümlü tutulan mümin ile kafir gruplarından oluşan varlık türü anlamına gelmektedir.İslam'da ins karşıtı olan bu kelime göze görünmeyen yaratıklar anlamına gelir. İslam inanışına göre insan ölçülerinin üzerinde bir zekaya ve çeşitli biçimler altında görünme gücüne sahiptir. Kuran da gizlenmek örtmek anlamında kullanıldığı gibi (Enam Suresi 76. ayet)

Can kelimesi ile de kıvrılan çevik hareketli yılan anlamında da (Neml Suresi 10. ayet) kullanılır. (Kasas Suresi 31. ayet)



CİN VE CİNLER ALEMİ

Cin'in lügatteki manası gizliliktir, görünmeyen gizli varlıklar demektir. Cinlerin asıl suretini gören olmamıştır. Cinlerin hakikatini göremeyiz. Çünkü cinler metafiziktir manadır görülmeyecek kadar latif varlıklardır.



Kuran'da iki yüzden fazla ayetler cinlerin yaratılışından varlığından insanlardan önce yaratıldığından bahseder ayrıca özellikle Kuran'ın 72. suresi olan 28 ayetten müteşekkil cin suresi hep cinlerden bahseder. Bu bakımdan mutlak bir varlık olarak cinlerin inkarı İslam inancına göre mümkün değildir. Pozitif ilim de cinlerin varlığını ve görünmez olduklarını kabul etmektedir.Cinler dünyadaki insan sayısının beş katıdır. Ömürleri 800 ile 1000 yıldır hatta daha fazladır. insanlar gibi hayat şartları var. Birbirleriyle evlenebilir, hatta çoluk çocuk sahibi olabilirler.



İnsanları, dağları, taşları, ağaçları, yerleri, gökleri, denizleri ve nehirleri yaratan Allah, tıpkı onlar gibi birer varlık olan cinleri de yaratmıştır. Cinler de Allah (C.C.) tarafından yaratılmış olan tüm varlıkların gözle görülmeyen birer fertlerdir. Kuran'ın ifadesine göre asıl maddeleri ateştir. Son derece latif ve ince cisimli oldukları için, gözle görülmezler. Tıpkı nurani olan melekler gibi. Onların gözle görünmemesi yokluklarını gerektirmez. Vardırlar ama görünmezler. Varlıkları Kuran ve hadislerle sabittir. İnkarı mümkün değildir.BÜYÜK ALİM ŞEYH ŞA'RAVİ buyururlar ki; "Gaybi işlerde dini meselelere gelince, bunlara iman etmek vaciptir. Mahiyetini ve keyfiyetini bilmesek bile. Çünkü imanın bir zirvesi vardır ki, o da Allah'a iman etmektir. Bir kere kendi isteğinle Allah'a iman ettin mi? Aklınla zirvenin altına girdin mi? Aklın alsın, almasın Allah'ın her dediğini kabul etmek zorundasın. Çünkü bilmemek ve görmemek de hiçbir zaman delil sayılmaz. Çünkü maddeyi gören gözler, manaya da inanmak mükellefiyetindedir. Yani bir şeyin var olduğunu bilmemek, o şeyin yok olduğunu göstermez."



CİNLERİN ÖZELLİKLERİ

1. Cinlerin kılıktan kılığa, şekilden şekle girme özellikleri vardır.Cinler bir çok kılığa girdikleri gibi, daha çok insan kılığına da girmeleri mümkündür. Enfal Suresi Ayet: 30 Sayfa: 181 ayetindeki ifade aynen şöyledir; Bir gün Kureyş kafirlerinin ileri gelenleri bir araya gelip, 'Muhammed'i hapsedelim mi? Öldürelim mi? Veya Mekke'den sürelim mi? ' diye birbirleriyle istişare ederken, cinlerin ilk yaratılanı şeytan, namı diğer iblis, üstü başı pis, kötü bir insan kılığında bunlara yanaşıp, öldürmeleri için vesvese ile telkin etmiştir.Hz. Ayşe validemiz bir gece cinler tarafından yatağından kaldırılarak yüksek bir mahkemenin huzuruna getirilir. sebebini sorunca cinler aleminden bir Müslüman cini öldürdün. Bunun mahkemesi görülecek, denildi. O da: Ben nerede bir cini öldürdüm dedi. Sen Kuran-ı Kerim okurken, bizim Müslüman cin kardeşlerimizden birisi bir yılanın içine girerek seni dinlemeye geldi. Siz hanenizde o yılanı görünce öldürdünüz. Dolayısıyla içinde bulunan kardeşimizde öldü. Bunun hesabı görülecek. Bu Hadisenin sonunda barış ve anlaşma yapılarak. Olay tatlıya bağlandı.Cinler insanlar gibi canlı, şuurlu, ve akıllı varlıklardır. Yalnız akıl ve muhakeme konusunda insan daha üstündür. Cinlerin sürat ve görüntü verme, geçmişe gidip gelme gibi bizden üstün tarafları da vardır. Bununla beraber bizim gibi onların da ruhları vardır. Ruh sayesinde canlı kalmaktadırlar. Aramızdaki fark bizim ruhumuz molekül yığını yeni maddedir. Cinlerin ruhu ise bir enerji akımının içindedir.



2. Hızlılık özellikleri vardır.Cinler sesten hızlıdırlar. Titreşim hızlılıkları saniyede 300.000 km den fazladır. Bir saniyede Dünyanın bir yerinden diğer yerine ulaşacak hızlılıktadırlar.



3. Semaya çıkıp, semadaki haberleri çalıp öğrenme özellikleri vardır. Ancak, Hz. Peygamber' in doğumundan sonra bu yasaklanmıştır.Peygamber Efendimiz (SAV) yanında bulunan arkadaşlarına; "Herkese cinlerden bir arkadaş verilmiştir." buyurdular. Sahabe; "Ya Resûlullah sana da mı cinlerden bir arkadaş verildi?" diye sorduklarında, Resûlullah; "Evet, bana da cinlerden bir arkadaş verildi. Ancak Allah ona karşı beni güçlü kıldı. O cin Müslüman oldu." buyurdular.Cinler de inanlar gibi Allah'a ibadet ve itaat etmekten mesuldürler. Bunlara akıl verildiği için yaptıkları işlerden sorumlu olurlar. Bu itibarla akıl sadece insanlarda, cinlerde ve meleklerde vardır. Hayvanlarda akıl yoktur. Zeka, his, içgüdü ve ilham vardır. İpek böceğinin ipek, arının bal yapması zekası, içgüdüsü ve ilhamı sayesinde olur.



CİNLERİN MELEKLERDEN FARKI

1. Allah melekleri nurdan, cinleri ise ateşten yarattı.

2. MELEKLER Allah'a isyan etmezler. ŞEYTAN Allah'a isyan etti.

3. MELEKLER, yemezler, içmezler, üreyip, çoğalmazlar. CİNLER ise, yerler, içerler, üreyip, çoğalırlar. Sayıları insanlardan daha çoktur. Cinlerin latif ve ince varlık olmaları, üreyip çoğalmalarına engel değildir. Kendilerine iyiliği dokunan insanları ödüllendirirler, saygısızlık yapanları da cezalandırırlar. Bazı insanları etki altına alıp kendi isteklerine alet ederler veya kötü işler yaptırırlar. Hatta bazen insanlara aşık olan cinler bile vardır, bu durumda sevgililerini kaçırarak onlara sahip olurlar. İslamiyet açısından, iyi huylu "Müslüman cinler" ve kötü huylu “kafir cinler“ de vardır. Bu tür cinler daha çok büyücülükle uğraşanların ilgisini çekmektedir. "Huddam" (hizmetçiler) adı altında bulunan bu cinler sayesinde hastalıkların iyileştirildiği, kötülüklerin defedildiği ve bir takım doğaüstü olayların meydana getirildiği varsayılmıştır.



CİNLER NEREDE YAŞARLAR



BİLAL BİN EL-HARİS'ten rivayettir :"Bir yolculuk sırasında Resulullah'la birlikte bir yerde konakladık, defi hacet için dışarıya çıktılar. Bende peşinden ibrik götürdüm. Yanına yaklaştığımda bazı insanların birbirleriyle kavga eder gibi, ağız dalaşı yaptıklarını gösteren sesler işittim. Hiç böyle ses işitmemiştim, sonra Resûlullah geri döndüler, kendisine YA Resûlullah; senin yanında bazı erkeklerin kavga seslerini duydum. Ama ağzından konuşan kimseyi görmedim, dedim. Resûlullah (SAV) Müslüman cinler ile müşrik cinler birbirleriyle kavga edip, çekiştiler, beni aralarına hakem tayin ettiler. Kendilerini bir yerlere yerleştirmemi istediler. Ben de Müslüman olan cinleri köy ve dağlara, müşrik olan cinleri de, dağlarla denizler arasına yerleştirdim buyurdular. “Ayrıca cinler hamamlarda, mezarlıklarda, pis yerlerde, ahırlarda, çöplüklerde, ıssız yerlerde, duvar deliklerinde ve ağaç kovuklarında yaşarlar. Peygamber Efendimiz(SAV); " Bana Nusaybinli cinlerden bir grup geldi, iyi cinlerdi. Benden yiyecek istediler, bende Allah'a dua ettim. Rastladıkları kemik ve tezekler onların yiyecekleri olsun. Tezek ve kemikle taharet almayın. Çünkü onlar cin kardeşlerinizin azığıdır.” buyurdular. Cinler insan artıklarını yerler. Cinlerin yemekleri besmele çekilmeden yenen yemeklerdir. Ayrıca tezek ve kemikler de onların yiyecekleridir. Cinlerin insanlar gibi sosyal hayatları vardır. Onların da düğünleri, şenlikleri, toplantıları, seminerleri, konferansları vardır. Üreyip çoğalırlar. Yerler, içerler. Fakat onların yiyip içmeleri, koku duyusuyladır. Nefsani olarak doyarlar. Ayrıca cinlerin para kuru soğan ve sarımsak kabuğudur. Bunlar kesinlikle yakılmayacaktır. Aksi halde cinlerin hışmına uğrarsınız, yani zarar görürsünüz.



İnsan alemi gibi cinler alemi de vardır. Bunların ulvi ve süflîleri vardır. Cinlerinde din ayrımı vardır. Bunların Müslüman olanlarından hariç diğer dinlerde olanlarda bulunmaktadır. Ayrıca ateist cinler de vardır. İfritler ise şeytani cinler takiminin en güçlüleridir. Bu varlıklarla insanlar üzerinde sihir ve büyüler yapılarak ölümüne dahi sebep olunmaktadır. Cinlerle ilgili bazı ayetler;



CİN SURESİ ( Ayet 1-5)



1. Ayet (Resûlüm!) De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kuran'ı) dinleyip de söyle söyledikleri bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, hârikulâde güzel bir Kuran dinledik .

2. Ayet Doğru yola iletiyor, ona iman ettik. (Artik) kimseyi Rabbimize asla ortak koşmayacağız.

3. Ayet Hakikat su ki, Rabbimizin şânı çok yücedir. O, ne es ne de çocuk edinmiştir.

4. Ayet Doğrusu bizim beyinsiz olanımız (iblis veya azgın cinler), Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş.

5. Ayet Halbuki biz, gerek insanlar gerekse cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler, sanmıştık.



AHKAF SURESİ





29. Ayet Hani cinlerden bir gurubu, Kuran'ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kuran'ı dinlemeye hazır olunca (birbirlerine) "Susun" demişler, Kuran'ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.

30. Ayet Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.



HICR SURESİ



41. Ayet (Allah) söyle buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."

42. Ayet "Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna."



İSRA SURESİ



65. Ayet Şurası muhakkak ki, benim (ihlâslı) kullarım üzerinde senin hiçbir ağırlığın olmayacaktır. (Onları) koruyucu olarak Rabbin yeter

...............................................................................................................................................................

Cin Mektubu








Cin Mektubu

Peygamber efendimizin, cinlerin zararlarından Müslümanları korumak için Hz. Ali'ye yazdırdığı bir mektuptur. Üzerinde taşıyana ve evinde bulundurana o mahluklar zarar veremez.



Eshab-ı kiramdan Ebu Dücane hazretleri anlatır: Yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyah bir şey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı. Hemen Resulullaha gidip, anlattım. Buyurdu ki:

«Ya Eba Dücane, Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin!»



Kalem ve kağıt istedi. Hz. Ali'ye bir mektup yazdırdı. Mektubu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryat eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki:



«Ya Eba Dücane, bu mektupla bizi yaktın. Senin sahibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektubu bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık, senin ve komşularının evine gelemeyeceğiz. Bu mektubun bulunduğu yerlere gelemeyiz.»



Ona dedim ki, sahibimden izin almadıkça bu mektubu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryadından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah namazını, mescitte kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım. Rasulullah buyurdu ki:



«O mektubu kaldır. Yoksa, mektubun acısını, kıyamete kadar çekerler.» [1][2]



Tam Metin

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيْمِ



هَذَا كِتاَبٌ مِنْ مُحَمَّدٍ رَسُولِ اللهِ رَبِّ العَالَمِينَ إلَى مَنْ طَرَقَ الدَّارَ مِنَ الْعُمَّارِ وَالزُّوَّارِ وَالسَّائِحِينَ إلاَّ طَارِقاً يَطْرُقُ بِخَيْرٍ ياَ اللهُ. أَمَّا بَعْدُ فَإنَّ لَناَ وَلَكُمْ فِي الْحَقِّ سِعَةً فَإنْ تَكُ عَاشِقاً مُولِعاً أوْ فَاجِراً مُقْتَحِماً أَوْ رَاعِياً مُبْطِلاً فَهَذاَ كِتاَبُ اللهِ تَعَالىَ يَنْطِقُ عَلَيْنَا وَعَلَيْكُمْ بِالْحَقِّ إنَّا كُنَّا نَسْتَنْسِخُ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلوُنَ وَرُسُلُنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ اُتْرُكُوا صَاحِبَ كِتَابِي هَذاَ وَانْطَلِقوُا إلىَ عَبَدَةِ اْلأصْنَامِ وَاْلأوْثاَنِ وَإلىَ مَنْ تَزْعُمُ أَنَّ مَعَ اللهِ إلَـهاً آخَرَ لاَ إلَـهَ إلاَّ هُوَ كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إلاَّ وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَإلَيْهِ تُرْجَعُونَ، حم لا يُنْصَرُونَ، حمعسق تُغْلَبُونَ حم وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ تُفْرَقُ أعْدَاءُ اللهِ وَبَلَغَتْ حُجَّةُ اللهِ وَلاَ حَوْلَ وَلاَ قَوَّةَ إلاَّ بِاللهِ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Kaynaklar

[1] Delail-ün-nübüvve, Tezkire-i Kurtubi

[2] Hasâis-i Kübrâ, c.2, s.369. Beyhâki. Ebu Ducâne'den rivâyet edilmiştir.


.................................................................................................................................................................

Cin Musallatları ve Çözümleri




Cin Musallatları ve Çözümleri

Bu cinler insan vücudunda daha çok, kasıklarda saklanırlar. Sırasıyla ensede, diz kapak altlarında, sol kol altında, çünkü sağ tarafta hayra yönelik amellerimizi yazan melek vardır. Oraya gelemezler. Beden sahibini bazen ateşlendirirler, bazen sol kolu uyuştururlar ve ağrı verirler. O ağrıyı dumanla verirler. Genelde sabah kalkınca sol kolda uyuşukluk olur. Kişinin sol tarafında bulunmalarının asıl sebebi kalbin orada bulunması ve kişiyi kalbi olarak sıkıntıya sokarak ibadetten ve güzel şeylerden uzaklaştırıp, sapıkça şeyler yapmasını sağlamalarıdır. Eğer kişi, sabahları çok zor uyanıyorsa, namazlarda çok vesvese oluyorsa, abdest anında akla hayale gelmeyen vesveseler geliyorsa, eşiyle çok şiddetli geçimsizliği varsa, eşinin yüzünü bir anda değişik görüyorsa, gözleri kan çanağı gibi kırmızıysa, sol kolda uyuşmalar oluyorsa, bunlar o kişide cin musallatı olduğunun delilleridir. Eğer gece geç vakitlerde yorgun uyanıyorsa, banyoda, tuvalette çok uzun kalıyorsa, ani sinirlenmeleri varsa, yatakta çok sağa sola dönüyorsa, uykuda dişlerini gıcırdatıyorsa, eşine karşı sebepsiz soğuksa, bir anda kendini kaybediyorsa, bir anda kramp şeklinde ağrı giriyorsa, bir anda uyku basıyorsa, iki ayrı insan gibi farklı kişilikler sergiliyorsa, mutlak surette bu o kişinin bedenin içinde cin olduğunu gösterir. Diğer bir konuda insanın bedeninin dışından insana müptela olmalarıdır. Oda şu şekilde olur. Onlar da rüya âleminde kendilerini göstererek alıştırırlar. Hiç acele etmezler, çok sabırlıdırlar. Kedi, köpek ve yılan olarak görülürler. Eğer uykuda yılan sokuyorsa uyanınca soktuğu yerde kişi acı hisseder. Yerde fare gibi koşuşan siyah karaltılar görüyorsa, karanlıktan korkuyorsa, arkadan biri beni takip ediyor korkusu varsa, biri tarafından devamlı gözetleniyor hissine kapılıyorsa, namazlarda arkasında biri varmış gibi hissediyorsa, kâfir cinler tarafından gözetleniyor demektir. Uygun zaman kollayıp mutlak surette müsait bir anda içine girme yollarını arıyorlardır. Devamlı zaman kollarlar. Üzgün ve ümitsiz anlarında “fırsat bu fırsattır” deyip saldırırlar. Daha çok ani şok anlarında, yani aşırı sevinç ve aşırı korku anlarında, kişinin savunma metopolizmalarının en zayıf olduğu anlarda kişiye müptela olurlar. Çok sabırlıdır ve hiç vazgeçmezler. Cinlerden uzak olma yolları.Şu âyetin sıkça okunması lâzımdır: “La ilahe illâlahû vahdehû la şerike lehul mülkü şerike hamdü ve hüve âla küllü şey in kadir”. Bu âyet günde 100 defa okunur. Allah Resûlün'e 100 den az olmamak şartı ile salâvat getirilir. Kur'ân'ı açıp sesli olarak evde dinlediğiniz zaman evdeki cinlerin rahatsız olup uzaklaşmasını sağlarsınız.



Cinlerin etkisinden kurtulmak için aşağıda yazmış olduklarımızı uygulamanızı tavsiye ederiz inşallah yapmış olduğunuz bu uygulamadan fayda göremediğiniz zaman en kısa zaman da bir manevi doktor mutlak bulun derim.Bulduğunuz bu doktor size şayet ilk etap da muska ve benzeri şeyler veriyorsa orayı terk edin ondan bir fayda göremezsiniz.Çünkü cinler üzerinde belirli bir tasarrufu olmayan kişiler size yardımcı olamaz. Çünkü bu tür arız cinler yazılmış ayetlerden fazla etkilenmezler. Onların da üzerinde korunma tılsımları ve zırhları vardır. İnsanların yaptıkları muskalardan etkilenmemek için.Büyücülükte ve sihirde insanlardan çok ileri safhalardadırlar, bizden söylemesi…. Evet kendi kendinize yapmanız gerekenler ise şunlar……..



YÖNTEM 1- 41 kere “MÜ’MİNÜN SURESİNİN 97 VE 98'İNCİ” ayetleri ….



Mu'minûn Sûresi, Ayet 97:



وَ قُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزِات الشَّيَطِينِ



Okunuşu: Ve gul rabbi eûzü bike min hemezâti'şşeyatîn.



Anlamı: Ve de ki: "Rabbim, şeytanın kışkırtmalarından Sana sığınırım."





Mu'minûn Sûresi, Ayet 98:



وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْدُرُونِ



Okunuşu: Ve eûzü bike rabbi en(y) yahdurûn.



Anlamı: "Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim."



41 defa FELAK VE NAS sûreleri ….



Günde 100 Defa da "LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYÜL AZİM” denir.



Buna bir hafta devam edilir. Genellikle abdestli bulunmak ve Allah’ı zikretmek de fayda sağlar inşallah.



YÖNTEM 2

41 Ayet'el Kürsi

3 İhlas-ı şerif

11 Felak

11 Nas



7 defa da Fatiha suresi okunur. Bu okumaları özellikle hasta olduğunu hissedene birisi tarafından okunup nefes edilmesi yani üflenmesi lazım. Aynı zamanda bir suya da okunarak nefes edilir hasta olduğundan şüphe edilen şahsa içirilir. İçmiş olduğu bu suyun da tadı sorulur. Bir kenara not alınır. Su, sağ elle içilir ve Besmele çekilerek içilir.



YÖNTEM 3- Aşağıda yazmış olduğum duayı da her gün hasta olduğundan şüphelenen şahıs dilinden hiç düşürmemeli



“BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM.BİSMİLLAHİL MAHZÜNEL MEKNÜN VE BİCELALİ VECHİKEL KERİM.VE BİL KEFFİL BÜRHANEL AZİM.VE LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAHİL ALİYYİL AZİM.VE SALLALLAHU ALA SEYYİDİNA MUHAMMEDİN VE ALA ALİHİ VE SAHBİHİ VE SELLEM”



İnşallah Faydasını göreceksinizdir. Tabii bunları yapmanız sizi rahatlatacaktır; ama kesin çözüm değildir. Kesin çözüm önce Allah’ın inayeti ve sonrada ehil ve tasarruf sahibi bir kişinin yardımıyla olur.



Ayrıca cinlerden korunmada etkili bir sistemde şudur.



1.E’üzü Besmele ile Fatiha suresi

2.E’üzü Besmele ile Felak ve Nas sureleri

3.E’üzü Besmele ile Bakara suresi

4.E’üzü Besmele ile Ayet-el Kürsi

5.E’üzü Besmele ile Bakara suresinin son ayeti

6.E’üzü Besmele ile Ha-Mim Mü’min suresinin başından (Masir) e kadar ve Ayet-el Kürsi

7.“LA İLAHE İLLALLAHÜ VAHDEHÜ LA ŞERİKE LEH LEHÜL MÜLKÜ VELEHÜL HAMDÜ VE HÜVE ALA KÜLLİ ŞEY’İN KADİR. “GÜNDE 21 DEFA OKUNMALIDIR

8.Çok Allah (c.c) demeli

9.Hep abdestli olmalı, farzları ve sünnetleri hiç terk etmemeli

10.Günah işlemekten, kadınlara bakmaktan, çok konuşmaktan, çok yemekten ve kalabalıktan sakınmalıdır.

..................................................................................................................................................................

Cin Suresi



Cin Suresi

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla



1.De ki: "Bana vahyedildiğine göre cinlerden bir grup (Kur'an'ı) dinledi ve şöyle dediler: "Doğrusu biz hayret verici bir Kur'an dinledik.

2.O (Kur'an) doğruluğa iletiyor. Biz de ona iman ettik. Artık Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.

3.Muhakkak ki Rabbimizin şanı pek yücedir. O ne bir eş ne de çocuk edinmiştir.

4.Doğrusu bizim beyinsizimiz Allah hakkında saçma şeyler söylüyormuş.

5.Oysa biz insanların ve cinlerin Allah'a karşı yalan söylemeyeceklerini sanmıştık.

6.İnsanlardan bazıları, cinlerden bazılarına sığınırlardı; bu da onların azgınlıklarını artırırdı.

7.Onlar da sizin sandığınız gibi Allah'ın hiç kimseyi diriltmeyeceğini sanmışlardı.

8.Doğrusu biz göğü yokladık da onu güçlü bekçiler ve parlak ateşlerle doldurulmuş bulduk.

9.Oysa biz (daha önce, gayb haberlerini) dinlemek için orada bazı oturacak yerlere otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olursa kendisini izleyen parlak bir ateş(i karşısında) buluyor.

10.Bilmiyoruz, acaba yeryüzünde olanlar için bir kötülük mü istendi yoksa Rableri onlar için bir hayır mı diledi?

11.Gerçek şu ki, bizden salih olanlar da var, bunun aşağısında olanlar da. Biz, çeşit çeşit yollara ayrılmış gruplardık.

12.Biz, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakamayacağımızı, (göğe) kaçmakla da O'nu aciz bırakamayacağımızı anladık.

13.Ve biz doğruluğa ileten (Kur'an)'ı duyunca ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse (sevabının) eksik verilmesinden de, haksızlığa uğratılmaktan da korkmaz.

................................................................................................................................................................


Cin ve Büyü Nedir, Nasıl Korunulur?




Cin ve Büyü Nedir, Nasıl Korunulur?

Ahmed Hulûsi

“Cinci”lerin, “uzaylı”ların, “ruh çağıran”ların (ruhçuların), “büyücü”lerin, “falcı”ların, “sahte mehdi”lerin, “sözde şeyh”lerin moda olduğu günümüzde, yanıltılan ve aldatılan masum kardeşlerimizi bilgilendirmek amacıyla bu broşürü hazırlamayı görev bildik.



Faydalı olabilirsek ne mutlu bize…



Olayın gerçeğini farkettirebilmek için öncelikle “CİN” konusunu açıklamamız gerekmektedir.



“CİN” adı geçtiği zaman, genelde hepimizin içine düştüğü büyük bir yanılgı vardır!.. Hemen aklımıza, kısa boylu, ayakları ters, kulakları uzunca, gözbebekleri dikine, seri hareket edebilen, her kılıkta görünebilen varlıklar gelir… Ya da beyninde belirli bozuklukları olan kişilerin görmüş olduğu halüsünasyonlar.



Bu konuda yapılan en büyük yanlış, önyargılı yaklaşımla, “CİN” kelimesi duyulduğunda ya hemen inkâr edilmesi, ya da gerçekle ilgisi olmayan yorumlar yapılmasıdır!.. Oysa dün bilimsel değil diye inkâr edilen birçok şeyin, ilim ve tekniğin ilerlemesiyle bugün bilimsel bir gerçek haline geldiğini hatırdan çıkarmamak gerekir.



Peki işin hakikatı nedir?..



Evrende var olan tüm varlıklar-canlılar kuantsal kökenli olup; bir kısmı da mikrodalga yapılı türe dönüşmüştür!.. Ve dahi bunların bir kısmı geçici bir süre için moleküler boyutta, yani “madde alemi” denen “boyutumuzda” yaşamaktadırlar…



Çağdaş verilerle değerlendirebildiğimiz bu katmanlar ve boyutlar İSLÂM’ın Kudsal Kitabı Kur’ân’da mûcize olarak 1400 küsur sene öncesinde şöyle açıklanmıştır:



Kuantsal kökenli bilinçli varlıklar… Nurani olanlar… MELEKLER!.



Mikrodalga kökenli bilinçli varlıklar… Ateş yapılar… CİNLER!.



Moleküler kökenli bilinçli varlıklar… Biyolojik bedenliler… İNSANLAR!.



Bunların her biri yaşadıkları boyutun kapsamı ve gücü itibariyle diğerini istediği gibi yönlendirebilecek güce sahiptir.



Şöyle ki… Kuantsal köken melekler, hem cinler ve hem de insanlar üzerinde etkileme mekanizmasına sahipken; cinler, insanları bir dereceye kadar yönlendirmede yeteneklidirler.



Konumuz dışında kalan “melekler” bahsini bir yana bırakırsak…



“CİNLER”, Kur’ân anlatımıyla “MA’RIC” ve “SEMUM ATEŞTEN”, Yani “biyolojik bedene tesir edip, radyasyon zehirlenmesi meydana getiren mikrodalga” bedene sahiptirler…



Bizim âhiret âlemi dediğimiz, ruhlar âlemi denilen, berzah âlemi denilen âlemler hep aynı mikrodalga boyut olup; insan ruhları dahi gerçekte mikrodalga bedenlerdir.



İnsan beyni mikrovolt cinsinden elektrik ihtiva eder; ve tüm beden aldığı gıdalardan oluşan biyoelektrik enerjiyle çalışarak beynin biyoelektrik ihtiyacını karşılar. Beyin de bu biyoelektrik enerjiyi değerlendirerek fonksiyonlarını yerine getirir; bu arada da geçmişte “ruh” adı verilmiş olan “mikrodalga bedenini” üreterek tüm verilerini “mikrodalga beyne” yükler!..



İnsan beyni, her an, gerek beş duyu yoluyla ve gerekse de başka dalga boylarından ve uzaydan gelen sayısız dalgaları değerlendirme yoluyla yaşamını sürdürür; ve bu arada da hem dışa mikrodalga bilinç dalgaları yayar, hem de mikrodalga bedenine yani ruhuna yükler!.



İnsan bilincinde ya da bedeninde etkili olan tüm tesirler üçe ayrılır:



1. MELEK kökenli astrolojik etkiler…



2. CİN kökenli mikrodalga impalslar…



3. İNSAN beyinlerinin yaydığı “yaygın” veya “yönlendirilmiş” dalgalar…



Bunlardan birincisi gene konumuz dışında olduğu için onu bir yana bırakıp, 2. ve 3. tür dalgaların etkileri üzerinde duralım…



İnsanlar yeryüzünde boy göstermeden önce, dünyanın oluşum evresinden başlayan bir biçimde dünyada mikrodalga bedenli cinler yaşamaktaydı ki, dünya ısısı ve ateşi onlar için bir şey ifade etmemekteydi.



Daha sonra İnsan yeryüzünde varolunca, bilinçli bir varlık olan insanın evrensel bazı gerçekleri farketmesini hazmedemediler. Bu olayda önderleri “Azazil” isimli “CİN” idi!.. Azazil isimli CİN ve ona uyan tüm cin nesilleri tafsilatı “AKIL ve İMAN” isimli kitapta anlatılan bir olaydan sonra “ŞEYTAN” diye anıldılar ve insanlara düşman oldular!..



İşte bu “şeytan” diye bilinen tüm cinler, nesiller boyudur, insanlara birşeyler kazandırma bahanesiyle, onlara çeşitli yanlış fikirler ilka ederek saptırırlar!.. Akıl hastası haline getirirler!..



“…EY CİN TOPLULUĞU İNSANLARIN EKSERİYETİNİ HÜKMÜNÜZ ALTINA ALDINIZ.” (6-128)



Âyeti bu gerçeği vurgular… Cinlerle bilerek ilişkide olanların ölüm ötesi yaşamdaki halleri ise şu âyette açıklanmaktadır:



“İNSANLARDAN ONLARI DOST EDİNENLER DE: -RABBİMİZ BİZ BİRBİRİMİZDEN FAYDALANDIK VE BİZİM İÇİN TAKDİR EDİLEN VAKTE ULAŞTIK” DERLER… ALLÂH: “YERİNİZ ATEŞTİR!.. ALLÂH’IN DİLEDİKLERİ DIŞINDAKİLER EBEDİ ORADA KALICIDIRLAR” (6/128)



CİNLERİN temel amacı insanları Kur’ân öğretisinden saptırmak, böylece imandan etmektir!..



CİNLER, ilişkide oldukları her insanı; ve onlar aracılığıyla tüm uyanları ele geçirip, İSLÂM inanç sisteminden uzaklaştırmaya çalışırlar…



İnsanları genelde küçük yaşlarda kandırıp ele geçiren CİNLER, ya İSLÂM’ı kullanarak bu işi gerçekleştirirler; ya İslâm dışı yolları empoze ederek!..



Kişiyi ele geçirmeleri genelde şu iki yoldan biriyledir: Eline kalem almış kişiye kendi iradesi dışında yazı yazdırarak… Veya geçmişte yaşamış din büyüklerinin kisvesine bürünmek suretiyle rüya veya yakaza halinde görünerek!..



Önce bu kişiye büyük âlim veya veli olacağı bildirilir; sonra da artık o kişinin saflık derecesine göre zamanın kutbu, gavsı, en büyüğü, insanlığın kurtarıcısı, hatta MEHDİ veya RESÛL olduğu yutturulur!..



Bu arada çevresine toplananların da rüyalarına girilmek ya da geçmiş veya geleceklerine ait bir şeyler bildirilerek topluluklar oluşturulmaya çalışılır… Böylece, CİNLERİN kulu olmuş ve o kişi, artık kendini devrin en büyüğü, insanlığın kurtarıcısı, “MEHDİ” sanmaktadır!.. Bugün Türkiye’de sayısız insan, bilgisizlik yüzünden, kendini “MEHDİ” ya da “GAVS” sanan, oysa CİNLERİN elinde oyuncak olmuş kişilerin, peşinde koşmaktadır…



Bu CİNLERDEN bazıları da kendini “mevlânâ”nın ruhu diye tanıtarak insanları etki altına almaktadırlar!.. Onlara kitaplar yazdırmaktadırlar…



“MEDYUM”, aracı demektir; bilgisizlik yüzünden, ruhlarla görüştüğünü sanan kişilere denir!.. CİNCİ ayrıdır, medyum ayrıdır!..



Bu durum dünyanın her yanında da böyledir!.. Bugün kendini mesih ya da resul veya mehdi gören sayısız insan farkında olmadan insanları cinlere kul-köle hale getirmişlerdir. Batı dünyasında bizim “CİN” dediğimiz varlıklar “şeytan” veya “ruh” ya da “hayalet” diye bilinirler!..



Bugün Türkiye’de başta İstanbul ve Ankara olmak üzere neredeyse hemen her şehir veya kasabada kendini “MEHDİ” veya “gavs” ya da “kurtarıcı” olarak sanan pekçok aldanmış insan mevcuttur!.. Ve düşünün ki sadece Türkiye’dekiler bu kadar çoktur!.. Buna bir de diğer ülkelerdekini ekleyin!..



Bunun dışında bir de İslâm Dışı yollarla insanları kendilerine tabi hale getiren CİN toplulukları vardır… Bunlar da kendilerinin “UZAYLI” olduklarını iddia ederek insanları kandırmaktadırlar!..



“UZAYLILAR” diye kendilerini kandıran CİNLERE tabi olanlar da, İSLÂM dininin hükmünün bittiğine; Hazreti MUHAMMED’İN CİN OLDUĞUNA; ALLÂH’IN BEDENLENMİŞ olarak bir gezegende yaşamakta olduğuna inanmaktadırlar!..



CİNLER, günümüzde yoğun bir şekilde İSLÂM DIŞI BİR İNANIŞ OLAN REENKARNASYON, YANİ YENİDEN BİR BEDENE BÜRÜNEREK DÜNYAYA GERİ GELME fikrini aşılamaya çalışmaktadırlar…



Oysa Kur’ân’da Mü’minun sûresi 99-100. Âyetleri bu olayda kesinlikle reddetmektedir:



“Nihayet onların her birine ölüm geldiğinde:



Rabbim beni (dünyaya) geri gönder!.. Ta ki boşa geçirdiğim yaşamımı orada bıraktıklarımla, yararlı fiillerle değerlendireyim… der… ASLA!.. BU DİYENİN GEÇERSİZ GÖRÜŞÜDÜR!.. ONLARIN ARDINDA BA’S GÜNÜNE (mahşere) KADAR SÜRECEK KABİR ÂLEMİ VARDIR!.. SUR’a üflendiğinde aralarında ne soysopluk vardır, ne de bir soranlar!..”



Hangi yoldan olursa olsun cinlerle ilişkisi olanların çoğunda görülen ortak özellik tebliğlerin veya âyetlerin (!!!) mutlaka elle yazılarak çoğaltılmasıdır!.. Ki bu yazım, yazanın beyninde o cinin frekansına uygun bir açılım oluşturmaktadır.



Cinlerin insan beynini mikrodalga impalslar yollayarak etkileme yolları dışında, bir nesneyi hareket ettirme veya yakma gibi özellikleri de vardır.



Türkiye’de ve DÜNYADA bu konuda TEK KAYNAK olarak ilk baskısı 1972’de yapılıp halen 10. Baskısı yayınlanmış olan “RUH İNSAN CİN” isimli kitapta çok detaylı bir şekilde açıklanan konunun, bu broşür boyutunda elbette daha fazla açıklanması mümkün değildir… Onun için bazı satır başları ile uyarılarımıza devam edelim:



CİNLERLE ne tür ilişkide olunursa olunsun, insanlar sonunda kesinlikle bundan büyük zarar görürler!.. Çünkü öğrettikleri arasında mutlaka Hz. MUHAMMED kökenli İSLÂM öğretisine ters düşen saptırıcı bilgiler yerleşmiştir!..



CİNLERLE ilişkide olanlarda mantıksal bütünlük yoktur!.. Yaptıkları konuşmalarda, başta söylediklerine sonra ters düşerler!.. Çelişkili konuşurlar!.. Genelde çok asabidirler!.. İtiraz gördüklerinde şiddetle parlarlar!.. Yalanları çoktur!.. Kendilerini daima büyük görüp, olabildiğince güçlü göstermeye çalışırlar!..



BÜYÜ konusuna gelince…



“BÜYÜ”, genelde cinler aracılığıyla yapılmaktadır…



Çok özel olarak, güçlü beyinlerin direkt yönlendirilmiş dalgalarıyla da gerçekleştirilebilmektedir!..



“BÜYÜ”, kişinin bilinci ve iradesi dışında, herhangi bir konuda, istemediği işi yapmaya elinde olmayarak zorlanmasıdır!.. Ve İSLÂM DİNİ mensuplarına kesinlikle BÜYÜ YAPMAK HARAMDIR!..



Eğer yukarıdaki anlamı iyi anladıysak; görürüz ki, karı-koca veya başkaları arasında sevgi oluşturmak için yapılan tüm çalışmalar veya muska yapmalar dahi “BÜYÜ”DÜR; değil ki ara açmak için yapılanlar!..



İSLÂM’da “DU” SERBESTTİR; “BÜYÜ” HARAMDIR!..



“DU” kişinin talebidir; “BÜYÜ” muhataba isteği ve iradesi dışı istemediğini yaptırmaktır!..



CİNCİLERİN, cinlerden haber alma dışındaki tüm faaliyetleri “BÜYÜ” yapmadır!.. Yaptıkları, İSLÂM anlayışına göre HARAMDIR!.. “BÜYÜ” yapan da yaptıran da altında asla kalkamayacağı bir vebalin altına girmektedir; cinler o işi onlara hoş gösterse de!..



CİNCİLER, “BÜYÜ” yaparken ya da “BÜYÜ”nün tesirini oluşturacak MUSKAYI YAZARKEN çeşitli duâlar okurlar ve böylece bazı cinleri o konuda görev yapmaya davet ederler!.. Ki bu başkasının iradesini zorlamadır; HARAMDIR!..



CİNLERDEN ve “BÜYÜ”DEN KORUNMA yollarına gelince…



Bizim tesbitlerimize göre Kur’ân’da iki tür, korunma sağlayan âyetler vardır… Birincisi pasif korunma âyetleridir ki bunlar “Ayetelkürsi”, “kuleuzüler” ve Hasbiyallahu veni’mel vekil ve huve rabbularşıl azim” duasıdır… Bunların 41 veya 100’er defa okunmasıyla kişinin çevresinde cinlerden ve kem nazarlardan (negatif beyin dalgalarından) gelecek olan etkilere karşı bir koruyucu kalkan oluşur…



Ancak bir de CİNLERE karşı aktif savunma sağlayan duâ da vardır ki o da şudur:



KORUNMA DUÂSI:



RABBİ İNNİ MESSENİYEŞŞEYTANU BİNUSBİN VE AZAB; RABBİ EUZU BİKE MİN HEMEZATİŞŞEYATİYNİ VE EUZU BİKE RABBİ EN YAHDURUN. VE HİFZAN MİN KÜLLİ ŞEYTANİN MARİD. (Sad: 41 / Mü’minuna: 97-98 Saffat: 7)





Bu duâ kişinin beyninde cinleri son derece sıkan ve hatta yakan dalgalar yayınlanmasına vesile olur… Böylece de o kişiye musallat olan CİNLER o kişiden uzaklaşmak zorunda kalırlar…



İçlerinde sebepsiz sıkıntı duyanlar; “BÜYÜ” yapıldığından şüphelenenler, cinni yoldan başkalarının kendisini etkilediğini düşünenler bu duâya olayın şiddetine göre sabahları ve geceleri 41 ile 150’şer defa arasında bir sayıyla okumaya devam ederlerse büyük fayda görürler… Çünkü bilebildiğimiz kadarıyla CİNLERE KARŞI TEK SİLAH bu duânın yaymış olduğu beyin dalgalarıdır…



Şayet CİNLİ olduğundan şüphelendiğiniz bir kişi yanında veya birkaç arkadaşınızla bu duâyı içinizden bir süre okursanız, sonuçlarını görürsünüz…



Bu konuda sıkıntıda olan kişinin yanında birkaç kişi toplanıp da her biri 300’er defa bu duâyı okursa ve arka arkaya üç gün devam edilirse büyük fayda elde edilir… Ayrıca bu dua etme sırasında ortada bulunacak bir suyun beyin dalgalarından içilmesi de yararlı olur.



Bu kitapçığın hazırlanmasında “AHMED HULÛSİ”nin yazmış olduğu “RUH İNSAN CİN”; “AKIL ve İMAN”; “DU ve ZİKİR” kitaplarından yararlanılmıştır… Geniş bilgi isteyenler bu kitaplara başvurabilirler.[1]